Yarılamak için yolu, otuz beş şart mı?
Utansam mı çocuk gibi! Anlatmasam…
Yedimde korktuğum kadar,
Korkuyorum diğer yarısını yaşamaktan.
Meğer otuz beş gidermiyormuş;
Yedide yaşanan korkuları.
Daha bir sarsılıyor benliğim,
Çıkarken her basamaktan.
Korkuyorsam, yedimde korktuğum kadar,
Kabahat mi?
Ne sürprizi? Bırakın beni, gideyim.
Otuz beş mumlu pastaya siz üfleyin.
Diz üstü çöküp viran bahçeme,
Elimde ayna şakaklarımı seyredeyim.
Otuz beş yıl önce ölen adama,
‘İyi ki doğdun’ demeyin.
N’olur demeyin.
Meyve vermeden kuruyan ağaç,
Kesilmeli elbet kör bir baltayla!
Hâlbuki bar verseydi gerçekleşirdi amaç,
Kesilmezdi elbet, hem gitmezdi dünyadan,
Ebter ve mutluluğa aç.
Ağaçların dalları gibi şakaklarım.
Dallarım şimdi bembeyaz.
İlkbaharın çiçeklerinden değil lâkin
Sonbaharın sarılığını yaşamaktan…
Hatta bastırıveren zamansız kara kıştan.
Zira erken bastırdı ayaz.
Buz bağladı kalbim gibi şakaklarım…
Üşüdü, dondu, ağardı…
…Ve düştü yapraklarım.
Otuzunda bir ağaç gibi kuruyor muyum?
Değilse ne bu işaretler!
Bembeyaz dallar, dökülen yapraklar…
Çiçek sandığım, buzdan kristaller…
Azrail tarafından parça parça kuşatılıyor vücudum.
Kör baltalar kalkıp indikçe gövdeme,
Hâlâ ayakta duruyor muyum?
Hâlâ ayakta mı duruyorum?
Sürpriz!
Doğum günüm ölüm günüm.
Ölüm günüm doğum günüm.
Otuz beş mumlu pasta,
Son nefesle söndü…
Üzgünüm!
Süleyman Aras
Otuz Beş Yaş
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Süleyman Aras
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder