Muamma

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Aşkım sana bir muamma
Çöz çözebildiğin kadar
Mürekkebin yetmez amma
Çiz çizebildiğin kadar

Ayırdım candan bedeni
Hatan ile sevdim seni
Öfken dahi okşar beni
Kız kızabildiğin kadar

Aldım ruhunun tadını
Ölsem duyarım yadını
Mezar taşıma adını
Yaz yazabildiğin kadar

Yokluğunla avunurum
Benliği yere vururum
Ayağındadır gururum
Ez ezebildiğin kadar

Dilin olayım da söyle
Nasıl yandım sana böyle
Yollarında toprak eyle
Gez gezebildiğin kadar

Uğur Işılak

Ey Sevdiğim (Yar Demedin)

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Ey sevdiğim bir gün bana,
Yar demedin yar demedin.
Gece gündüz tenhalarda,
Ağlayanım var demedin.

Seni sevmek suç mu bana?
Ağlıyorum yana yana…
Bir merhem verip yarana,
Sür demedin sür demedin.

Bir gün bana gül demedin,
Gözyaşımı sil demedin,
Bir ömür koştum peşinden;
Gel demedin gel demedin.

Yavuz Top

Yalnızlık Paylaşılmaz

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan.
Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan.
Paylaşılmaz.

Bir düşün'de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.


Özdemir Asaf

Yalnızlık Kayzer'den Daha Güçlüdür

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Yalnızlık Kayzer'den daha güçlüdür
Ve Roma'dan daha uğultulu

Yastığa gömebilir misin onu?
Duvara asabilir misin?
Bir âyin elbisesi
Ya da bir geyik postu gibi?

Ruhundan sızarak senin
Ve belkemiğinden
Odanı dolduracak
Belki de dünyanı
Ve üstüne çıkaracak
Tekneni, dalgaların

Yalnızlık...
Bitişik yataktaki hasta:
Başının altında elleri
Ve gözleri tavanda -sabaha kadar-
Alçak sesle
Tanrı'yla konuşuyor
Ve bazen de seninle.

Cahit Koytak

Ayrılık

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

İki rayı gibiyiz
Bir tren yolunun
Yakın olması
Neyi değiştirir
Son istasyonun


Sunay Akın

Cebeci İstasyonu ve Sen

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Cebeci İstasyonunda bir akşamüstü
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Sıcak bir kara sevda
Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
Acımsı, buruk.
Mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizliği üstümüzden atamıyorduk
Bir saçak altında kararsız, yorgun
Saatlerce duruyorduk
Kimse görmüyordu bizi

Cebeci İstasyonunda bir akşamüstü
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Cebeci İstasyonunda bir akşamüstü
Bir başka türlüydü bu insanlar
Sen bir başka türlüydün
Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi
Gözlerin gözlerimde erimekteydi
Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
Beni bırakma diyordun

Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
Bir yalnızlık duyuyorduk
Ağlıyordun, ağlıyordun...

Cebeci İstasyonunda bir tren
Nefes nefese soluyordu
Gerilmiş bir keman teli gibiydik

Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat
Bilmem kaça vuruyordu
Bir yağmur yağıyor inceden ince
İçimizdeki bin bir düşünce
Harmanlar misali savruluyordu
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi
Tiril tiril titriyordun
Gitsek gitsek diyordun.

Yüreğimin atışından deli gönlümce
Sırılsıklam, paramparça, perme perişan
Türküler söylüyordum
Ağlıyordun, ağlıyordun...

Şimdi, şimdi seni düşünüyorum
Cebeci yollarında rüzgârlar esiyor, serin
Paramparça düşmüş gönül ufkuma
İki yıldız gibi gözlerin
Gel Ey ciğerime saplanan hançer
Gel ey yüreğime oturmuş kurşun
Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
Gel artık
Ne olursun


Yavuz Bülent Bakiler