Gitmişti makama arz-u hâl için,
“Bey” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki, oldu o biçim...
“Şey” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı,
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı,
“Vay” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Çekti ayakları kahveye vardı,
Açtı tabakasın, sigara sardı.
Daldı… neden sonra garsonu gördü,
“Çay” dedi, yutkundu, eğdi başını.
İçmedi, masada unuttu çayı.
Kalktı ki, garsona vere parayı,
Uzattı çakmağı ve sigarayı,
“Say” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş,
Sandım can evime döktüler ataş.
Sordum: “memleketin neresi gardaş?”
“Köy” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden,
Ağzına küfürler doldu zehirden,
Salladı dilini... vazgeçti birden,
“Oy” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Abdurrahim Karakoç
İsyanlı Sükût
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Abdurrahim Karakoç
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder