Sırat’tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden
Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa
Beraber göçelim tut ellerimden.
Birleşmek üzredir şafakla gurûp
Korku beklenilmez kapıda durup
İster zehir olsun, isterse şurup
Beraber içelim tut ellerimden.
Çağır hayallerin en ötesini
Yakından duyarsın aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım tut ellerimden.
Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden.
Şüphe “başlangıç”tır, karar “nihayet”
Zamanı zamana etme şikâyet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden.
Abdurrahim Karakoç
Tut Ellerimden
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Abdurrahim KarakoçAynaların Ötesi
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Abdurrahim KarakoçHer ne kusur varsa geçen zamanda;
Suçsuzdur aynalar, ela gözlü yar
Mecnunlar Mevla'yı bulursa canda,
El olur Leylalar ela gözlü yar
Güzel açar güzelliğin sergisin
Gün ağartır kara saçın örgüsün...
Muhabbet faslında ölüm türküsün
Kim söyler, kim çalar ela gözlü yar
Estikçe iş çıkar işin içinde;
Gençliğin hasret yer sevda göçünde
Bilmez misin, dört mevsimin üçünde
Kar olur yaylalar, ela gözlü yar
Alı al, yeşili yeşilde ara;
Ahirete gider kalbdeki yara...
Ne yapsan bir daha çıkmaz dallara,
Dökülen ayvalar ela gözlü yar
Vakit dolar, nakit biter kasanda...
Sevda bir kitaptır gönül masanda;
Okusan da olur, okumasan da...
Kapanır sayfalar ela gözlü yar
Abdurrahim Karakoç
Mihriban
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Abdurrahim KarakoçSarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü,
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.
“Yâr” deyince, kalem elden düşüyor,
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor,
Lâmbamda titreyen alev üşüyor,
Aşk, kâğıda yazılmıyor Mihriban.
Önce naz, sonra söz ve sonra hile...
Sevilen, seveni düşürür dile.
Seneler, asırlar değişse bile,
Eski töre bozulmuyor Mihriban.
Tabiplerde ilâç yoktur yarama!
Aşk deyince ötesini arama.
Her nesnenin bir bitimi var ama;
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.
Boşa bağlanmamış bülbül, gülüne;
Kar koysan köz olur aşkın külüne.
Şaştım kara bahtın tahammülüne,
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.
Tarife sığmıyor aşkın anlamı!
Ancak çeken bilir bu derdi, gamı.
Bir kördüğüm baştan sona tamamı;
Çözemedim... Çözülmüyor Mihriban.
Abdurrahim Karakoç
İsyanlı Sükût
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Abdurrahim KarakoçGitmişti makama arz-u hâl için,
“Bey” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki, oldu o biçim...
“Şey” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı,
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı,
“Vay” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Çekti ayakları kahveye vardı,
Açtı tabakasın, sigara sardı.
Daldı… neden sonra garsonu gördü,
“Çay” dedi, yutkundu, eğdi başını.
İçmedi, masada unuttu çayı.
Kalktı ki, garsona vere parayı,
Uzattı çakmağı ve sigarayı,
“Say” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş,
Sandım can evime döktüler ataş.
Sordum: “memleketin neresi gardaş?”
“Köy” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden,
Ağzına küfürler doldu zehirden,
Salladı dilini... vazgeçti birden,
“Oy” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Abdurrahim Karakoç