* Çeviren: Lütfullah Göktaş
I
Ey yürüyenler
Eğreti sözcükler arasında!
Sırtlanın isimlerinizi, çekip gidin
Saatlerinizi çekin zamanımızdan, çekip gidin
Denizin maviliğini, belleğin kumlarını
Çalın dilediğinizce çalın
Dilediğinizce fotoğraf çekin ki anlayın
Anlayamayacağınızı
Toprağımızdaki bir taşın
Nasıl öreceğini göğün çatısını...
II
Ey yürüyenler
Eğreti sözcükler arasında!
Sizden kılıç, bizden kan
Sizden çelik ve ateş, bizden et ve can
Sizden yeni bir tank, bizden taş
Sizden gaz bombası, bizden yağmur
Bizim üstümüzde de sizinki gibi gök ve hava
Hissenizi alın kanımızdan, çekip gidin
Danslı yemekli bir akşam partisine gidin
Bize düşen korumaktır şehitler gülünü
Bize düşen yaşamaktır dilediğimizce
III
Ey yürüyenler
Eğreti sözcükler arasında!
İğrenç tozlar gibi dilediğiniz yerden geçin ama
Uçan haşarat gibi dolaşmayın aramızda!
Yapılacak işlerimiz var toprağımızda
Buğdayımız var yetiştireceğimiz
Bedenimizin teriyle sulayacağımız
Sizi hoşnut kılmayacak şeylerimiz var burada:
Bir taş ya da bir keklik
Alın maziyi, dilerseniz çıkarın elma pazarına
Dilerseniz sedef bir sini içinde
Mabed-i Süleyman’ı geri verin Hüdhüd’e
Bizimdir sizi hoşnut kılmayacak şeyler: Bizimdir yarınlar
Yapılacak işlerimiz var toprağımızda
IV
Ey yürüyenler!
Eğreti sözcükler arasında!
Yığın kuruntularınızı boş bir çukura, çekip gidin
Ayarlayın akrebini zamanın
Kutsal buzağının meşruiyetine
Ya da tabanca müziğinin vaktine!
Bizimdir sizi hoşnut kılmayacak şeyler, çekip gidin
Bizimdir sizde olmayanlar: Halkı kan ağlatan bir vatan
Nisyâna ya da belleğe yaraşan bir vatan
Ey yürüyenler!
Eğreti sözcükler arasında!
Nerede isterseniz orada oturun
Ama oturmayın aramızda.
Geldi artık çekip gitme zamanınız
Nerede isterseniz orada ölün ama ölmeyin aramızda
Yapılacak işlerimiz var toprağımızda
Burada bizimdir mazi
Bizimdir hayatın ilk sesi
Bizimdir bugün, bizimdir gelecek
Burada bizimdir dünya ve ahiret
Çıkıp gidin toprağımızdan
Denizimizden, karamızdan
Buğdayımızdan, tuzumuzdan, taşımızdan
Defolun her şeyimizden!
Defolun
Belleğimizdeki anılardan
Ey yürüyenler eğreti sözcükler arasında!
Biz kaybettik, aşk da kazanmadı…
Mahmud Derviş
Yürüyenler Eğreti Sözler Arasında*
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Mahmud DervişKimlik Kartı
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Mahmud DervişKaydet!
Arabım
Kartımın numarası ellibin
Çocuklarımın sayısı sekiz
Dokuzuncusu da yolda
Yaz sonunda burada!
Kızıyor musun?
Kaydet!
Arabım
Taş ocağında çalışıyorum emekçi yoldaşlarımla
Çocuklarımın sayısı sekiz
Ekmeklerini
Taştan çıkarıyorum
Giysilerini ve defterlerini!
Sadaka dilenecek değilim kapında
Konağının girişi önünde
Küçük düşürecek değilim kendimi!
Kızıyor musun?
Kaydet!
Arabım
Adım var yalnız, yoktur soyadım
Öfkeden köpürerek yaşayan
En sabırlı insanıyım bu diyarın
Zamanın doğuşundan
Yılların başlamasından
Selvilerden, zeytinlerden
Otların yeşermesinden
Daha eskiye uzanır köklerim!
Karasaban süren bir ailedendir babam
Soylu efendilerden değil
Ve dedem bir çiftçiydi
Ne nesebi vardı ne de şeceresi!
Kitap okumaktan evvel
Güneşin yükselişiydi bana öğrettiği
Evim bir korucu kulübesi
Dallardan ve kamışlardan
Rahatlatıyor mu seni bu durumum?
Adım var yalnız, yoktur soyadım
Kaydet!
Arabım
Saç rengi: Kömürkarası
Gözler: Kahverengi
Ayırıcı niteliklerim:
Başımda kefiye üstünde bir siyah çember
Ayalarım adeta sert bir kaya
Tırmalar kim dokunsa
Adresim:
Sokakları adsız
Unutulmuş bir köydenim, silahsız
Taş ocağındadır, tarladadır tüm erkekleri
Kızıyor musun?
Kaydet!
Arabım
Sen yağmaladın bağlarını atalarımın
Benim ve tüm çocuklarımın
Sürdüğü toprağı sen yağmaladın
Bana ve torunlarıma
Hiç bir şey bırakmadın
Şu kayalıklardan başka!
Söylendiğine göre hükümetiniz
Bunları da alacakmış, öyle mi?
Madem öyle!
Kaydet!
Kaydet ilk sayfanın ta en başına
Nefret etmem insanlardan
Hiç kimseye saldırmam!
Ama aç kalınca
Toprağımı gasp edeni çiğ çiğ yerim!
Kolla kendini, kork benim açlığımdan
Kork benim öfkemden!
Kolla kendini!
Mahmud Derviş