Mavidir

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Bugün heç bilmirem.
Ne üçün,
Neden,
Sema da mavidir,
Toprak da mavi.
Görürem dünyanı başka rengde men,
Ağaç da mavidir,
Yaprah da mavi.

Esir haradansa serin külekler,
Dağdan mavi mavi
Duman sürünür…
Mavi kepenekler,
Mavi çiçekler,
Mavi çemenlerde gaşeng görünür.
Sulara yel deyir,
Sular titreyir
Yerin de menim tek böyük sırrı var
Sanki efsânevî, nağmeler deyir,
Mavi sahillere,
Mavi dalğalar.

Rengi bambaşkadır
Çölün, düzün de.
Mavi şafaklardır çilenen yere.
Uçur göyüzünde
Bu mavi günde
Mavi teyereler maviliklere.

Men belke bilirem:
Ne üçün,
Neden,
Dünyanın gündüzü mavileşipdir?
Belke de sen mavi
Geyindiğinden
Yerüzü
Göyüzü
Mavileşipdir.

Ele bil senin tek bezenip âlem?
Sema da, toprak da
Sanki mavidir!
Belke boşbahtların hoşbahtı menem,
Belke seadetin rengi mavidir.


Nebi Hazrî

Bir Araya Gelemeyiz

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Yüce dağlar bizi bizden ayırmış,
Arkasını göremeyiz sevdiğim.
Ferhat bir zamanlar delmiş diyorlar;
Dağ bir değil! Delemeyiz sevdiğim.

Baban maaşıma harçlık diyormuş,
Anan on binlerce başlık diyormuş,
Kısacası bu iş olamıyormuş,
Bir araya gelemeyiz sevdiğim.

Dağ bir değil demiş idim önceden,
Bilen bilir, payın alır bu sözden,
Dünya şahit olsun biz bu gidişle(n),
Ahrette de gülemeyiz sevdiğim.

Tanrım ahrette de varsa bu dağlar,
İçim yanar, bağrım yanar, kan ağlar.
Dört kitabın hangisine bu sığar?
Bunlar sırdır bilemeyiz sevdiğim.

Karasevda yazılmıyor kâğıda,
Günler asır gibi gelir Nihad'a!
Ölüm bu hayattan iyi olsa da
Elde değil ölemeyiz sevdiğim!


Nihat Dalay

Otuz Beş Yaş

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir:
Gittikçe artıyor yalnızlığımız

Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.

N'eylesin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla tasında.


Cahit Sıtkı Tarancı

Umut ve Korku

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Umut dallarda uzarken
Korku köklerde büyüyor.
Sanma taşıyacağından fazla bu yük!
Buzdağı gibi hayat bir bütün;
Fakat buzdağının altı üstünden büyük.
Yine de umut, umut hep umut...
Aşağıda, köklerde büyümezse korku,
İnsan bilmez, büyütemez umudu,
Etrafına bir bak;
Kökünde korku olmayan tüm ağaçlar kurudu.
Korku köklerde büyüyor;
Umut dallarda uzarken...

Süleyman Aras

Her Şey Sende Gizli

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif…
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü…
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin…
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün…
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme! Bil ki, ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak…
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü…
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin…

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...


Can Yücel

Aşk Ölümcül Bir Hülyadır

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Hülya tatlı bir andır
Süzülür dibine selvi ağaçlarının
Zambakların, sevda çimenlerinin.
Dağlarda duman duman tütüyor sıla
Sıla da garibin omuzlarına
Güvercin gibi konan
Sadağında mumçiçeği serzeniş
Mızrakları cazibesiyle kıran
Saçları darmadağın
Bitişik bir hicrandır.
Ne fettan sarayların
Bitişik cilvekâr yalnızlığı
Ne de bezirgânları küçümseyen sultandır.
Gezinir içimizde hülya tatlı bir andır.
Ne gün başımı alıp gitsen karanlıklara
Çıkıyor bir köşeden karşıma kelebekler
Onlar da bir derbeder gibi mahrum öteden
Onlar da tanyerine bakıp hülyayı bekler.
Beyhude hekimlerin ülkesinde bir şehir
Çıkmaz sokaklarını düşlerimize açan
Bir sahura yıldızı gibi göklerde uçan
Köpüksüz anıların sihriyle akan nehir
Varlığı bestenigâr, yokluğun deniz gibi
Gönül, safkan bir vefa atlasında şahlanır.
Asil fırtınalarda kaybolan bir iz gibi
Çölde aşk suretinde bir ahu peydahlanır.
Kum, yaldızlı giysiler içinde meşhur güzel
Ay öper eğilerek çölün yanaklarını
Ufukların delisi, soluk bir deniz gibi
Bir sayeban altında yürür hazinesine
Kâh takılır uzaktan bir belanın sesine
Kâh yüzü yıldızlara benzeyen bir rüyadır.
Bin tepede bayrağı dalgalanır Leyla'nın
Oysa aşk, karanlıkta ölümcül bir hülyadır.


Nurullah Genç

Rubailer*

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

*Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu

Sevgili, bir başka güzelsin bugün;
Ay gibisin, pırıl pırıl gülüşün.
Güzeller bayram günleri süslenir:
Seninse bayramları süsler yüzün.

***

Her gece aklım dalar gider engine.
Ağlarım, inciler dolar eteğime.
Sevdalıyım, şarap dayanmıyor bana:
Kafam baş aşağı çevrik bir tas mı ne!

***

Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz:
İki başımız var, bir tek bedenimiz.
Ne kadar dönersem döneyim çevrende:
Er geç baş başa verecek değil miyiz?


Ömer Hayyam

Görünüm*

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

*Çeviren: Hilmi Yavuz

Eskiden de sevgiler düşlerdim ben şimdi de
Oysa aşk değil artık bir tutam gül ve leylak
Ağır kokularıyla ormanı kaplayarak
Yangınlar var dönüşsüz yolların bitiminde

Eskiden de sevgiler düşlerdim ben şimdi de
Oysa aşk değil artık kulede ateş yakan
O yitik fırtına, bozguncu, ışık tutan
Kuytu ayrılıkların avlusunu, şimşekle

Taşların sıcaklığı vurur bileklerime
Bildik hiçbir sözlükte bulunmayan kelime
Denizlerde köpüktür, gökte buluttur dedim

Yaşlanınca sertleşir her şey, ışıklar dolar
İpler düğümsüzleşir, adsızlaşır bulvarlar
Ben de onlarla birlik, yavaşça taş kesildim


Robert Desnos

Asi Ömrüm

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Kalbim, ruhum, benliğim
Bir şeyler haykırmakta...
Dilim neden susuyor?
Ömür denen ırmakta,
Ruhum acı duyuyor
Ben ölümü isterken,
Ömrüm neden uzuyor?

Süleyman Aras

Ey Hayat

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Yaşam bir ıstaka;
gelir vurur ömrünün coşkusuna.
Hani tutulur dilin,
konuşamazsın…

Tırmandıkça yücelir dağlar.
Sen mağlupsun sen ıssız
ve kalbinde kuşların gömütlüğü;
tutunamazsın!

Eloğlu sevdalardan dem tutar,
aşk büyütür yıldızlardan;
senin ise düşlerin yasak,
dokunamazsın.

Birini sevmişsindir geçen yıllarda.
Açık bir yara gibidir hâlâ.
Hâlâ ne çok özlersin onu,
ağlayamazsın…

Yolunda köprüler çürür.
Sesin, sessizlik sanki bir uğultuda.
Savurur hayat kül eyler seni,
doğrulamazsın…

Yapayalnız bir ünlemsin
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda.
Her şey çeker ve iter,
anlatamazsın...

Yaşam bir ıstaka,
gelir vurur işte ömrünün coşkusuna.
Sesinde çığlıklar boğulur ama,
bağıramazsın…

Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın…

Yazdırmalısın mezar taşına:
Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın.
Aslında hiç olmadım ben bu oyunda.
Ömrüm beni yok saysın...


Yılmaz Odabaşı