* Çeviren: Can Yücel
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
William Shakespeare
66. Sone*
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair William ShakespeareYüreğime Kar Yağıyor*
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Nebi Hazrî*Sadeleştiren: Süleyman S. Aras
Kar yağardı, evden çöle kaçardım.
Kar, göklerin bembeyaz çiçekleri.
İlk kar üstde sevgi izi açardım,
Ben öperdim kar konan kirpikleri,
Şimdiyse yüreğime kar yağıyor.
Tabiattan evvel gelip ömre kış,
Nere gitti canda kuvvet, gözde nur?
Dünya yüzü nasıl soğuk olurmuş,
Diz titriyor, ayak esir, el donar,
Nedendir yüreğime kar yağıyor.
Doğrudan da dünya başka âlemdir,
Sihrlidir güneş çıka, don düşe.
Yeryüzünde gezen belki gölgemdir
Belki çoktan ben toprağa dönmüşüm,
Bundandır; yüreğime kar yağıyor.
Nebi Hazrî
Aynaların Ötesi
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Abdurrahim KarakoçHer ne kusur varsa geçen zamanda;
Suçsuzdur aynalar, ela gözlü yar
Mecnunlar Mevla'yı bulursa canda,
El olur Leylalar ela gözlü yar
Güzel açar güzelliğin sergisin
Gün ağartır kara saçın örgüsün...
Muhabbet faslında ölüm türküsün
Kim söyler, kim çalar ela gözlü yar
Estikçe iş çıkar işin içinde;
Gençliğin hasret yer sevda göçünde
Bilmez misin, dört mevsimin üçünde
Kar olur yaylalar, ela gözlü yar
Alı al, yeşili yeşilde ara;
Ahirete gider kalbdeki yara...
Ne yapsan bir daha çıkmaz dallara,
Dökülen ayvalar ela gözlü yar
Vakit dolar, nakit biter kasanda...
Sevda bir kitaptır gönül masanda;
Okusan da olur, okumasan da...
Kapanır sayfalar ela gözlü yar
Abdurrahim Karakoç
Tenha
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Fazıl Hüsnü DağlarcaBen öleceğim, kimse seyretmesin,
Güneş ve düşünceler içinde.
Soyunacağım elbiselerden ve hatıralardan,
Bir semalar sessizliğinde
Asude ve mahzun ellerimle,
Nasibimi bir kenara bırakıp
Eski şarkılar söylerken
Dağlarda ateşler yakıp.
Kimse seyretmesin, aşk ve sonsuzluk,
Garip mezarlıklar -arasından gideceğim.-
Kokulu sularla yıkanarak
Karanlıklarda zevk edeceğim.
Fazıl Hüsnü Dağlarca
An Gelir
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Attila İlhanAn gelir
Paldır küldür yıkılır bulutlar
Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
O eski heyecan ölür
An gelir biter muhabbet
Çalgılar susar heves kalmaz
Şatârâbân ölür
Şarabın gazabından kork
Çünkü fena kırmızıdır
Kan tutar / tutan ölür
Sokaklar kuşatılmış
Karakollar taranır
Yağmurda bir militan ölür
An gelir
Ömrünün hırsızıdır
Her ölen pişman ölür
Hep yanlış anlaşılmıştır
Hayalleri yasaklanmış
An gelir şimşek yalar
Masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
Direkler çatırdar yalnızlıktan
Sehpada
Pir sultan ölür
Son umut kırılmıştır
Kaf Dağı'nın ardındaki
Ne selam artık ne sabah
Kimseler bilmez nerdeler
Namlı masal sevdalıları
Evvel zaman içinde
Kalbur saman ölür
Kubbelerde uğuldar bâk
Çeşmelerden akar sinan
An gelir
-lâ ilâhe illallah-
Kanunsüleyman ölür
Görünmez bir mezarlıktır zaman
Şairler dolaşır saf saf
Tenhalarında şiir söyleyerek
Kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
Saatli bir bombadır patlar
An gelir
Atilla İlhan ölür
Attila İlhan
Bir de Bakmışım ki Ölmüşüm
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Cahit Sıtkı TarancıBir de bakmışım ki ölmüşüm
Dünya sönmüş başucumda
Bir türlü gözümden gitmez
Ne gurbetlere düşmüşüm
İsterdim ki avuçlarımda...
Kimse halim sual etmez
Sorma nelerden olmuşum
Nelere etmişim veda
Böceklere gücüm yetmez
Cahit Sıtkı Tarancı
Ayak İzleri
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Bejan MaturBir kuyuya eğildiğinde,
Yüzünü görecek su yoksa
Çekil!
Öldürse de su seni,
Görerek öldürür…
Susuz kuyudan kork!
Kuru düşünme cehennemi;
Nemlidir…
Ve ayak izleri vardır;
Önceden
Gidecek olan herkesin.
Bejan Matur
İkinin Şiiri
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Yılmaz OdabaşıBugün iki kez yağdı yağmur;
iki kez eskidim sanki.
İki ömrü kol kola yaşadım ben;
biri nergis bahçesi, diğeri mahşer yeri.
Hep iki şömine yandı yüreğimde;
birinde ateşti, diğerinde kül.
Ve iki kez âşık oldum;
bundandır iki kez ölmüşlüğüm.
Sonra bir serüvende ikiye böldüm ömrümü;
şimdi sömestrdeyim.
İlk iki kitabımdan sonra sıtmaya tutuldu coşkum;
daha depremlerleyim.
Ve iki kere iki,
kitabımda benim,
ya çok eder
ya sıfır
Yılmaz Odabaşı
Veda
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Sezai KarakoçSilahlara veda…
Geceye, rüyaya ve sana
Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden
Düzenlerin çıkmazına
Çizdiğim resmin
Saat kulesi ağlıyor
Ağzım o çeşit yok
Şişe bu çeşit var
Sen bir gece gelsen
Güneş doğmasa
Gitmeden yine gelsen
Bu yeni geleni
Bu bize bakanı
Sana bir anlatsam
Güneş doğmasa
Sandıkların içini göstersem sana
Çizdiğim resmin
Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde
Bir rafa koyabilsen
Olup biteni ve onları
Sabaha kadar konuşsak
O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam
Ateşi karı tüfeği çeksem
Ocağa pencereye kapıya
Kemana veda
Yağmurda şeytan ve şapkası
Silahın ölümünü kutluyorum
Tren kaçırmış gibiyim
Sana veda
Sezai Karakoç
Ölüme Saygı
Ekleyen: Süleyman Aras / Şair Erdem BeyazıtÖlüm bir melek elinde gelir…
Ve öper usulca çocuk yüzleri.
Belki bir gün kurtuluruz
Karıncaların yolunu şaşırtan ince rüzgârlarla
Kaplumbağaların hasret kaldığı derin tepelerde
Çocuk gibi bakalım mavi sulara
Şehirlere bakalım insanlığımızı eskittiğimiz
Sislerden dumanlardan yollara atılan
Mısır koçanlarından
Belki tutarız bir gün belki kurtarır bizi
Simsiyah saralım bezlerle dağları rüzgârları
Gül bahçeleri ağlasın
Dallarda salınan çocuk salıncakları ağlasın
Kırmızı balonlar bizsiz kaybolsun gökyüzünde.
Haydi, sığının şehirlere
Kabuğunuza çekilin yorganınızı çekin üstünüze
Kalsın titrek ve mavi elleriniz
Bekleyin geliyor ölüm usulca
Usulca girer koynunuza.
Erdem Beyazıt