Bugun Ol Dilber-i Rana

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Bu gün ol dilber-i rana
Benimle oldu hem-saye
Ki yüzü güneşe benzer
Latif kaşlarıdır aya

Beli ince, boyu uzun
Yüzü hubdur, sözü mevzun
Dili sihri okur efsun
Gönlümü verdi yağmaya

Benim gönlüm alan dilber
Yüzü hubdur, sözü enver
Güzeldir Allah-û Ekber
Ne güzel beslemiş daya

Dedim: Ey hubların şahı
Terrahhüm eyle billahi
Gönül ikliminin mâhı
Bu günü salma ferdaya

Dedim: Dilber lebin emsem
Olurdu derdime derman
Dedi: Vakti değil, ebsem
Düşersin ceng-ü kavgaya

Dedim: Dilber beni öldür
Gerek ağlat gerek güldür
Nesimi çün sana kuldur
Serini koymuş ortaya


Seyyit Nesimi

Aramak

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Ey hep bir kelime arayan kalbim
Sonra arayan tekrar arayan kalbim


Erdem Beyazıt

Bulmak

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti

Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma

Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından

Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde

Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş

Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine

Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar

Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın

Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi

Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım

Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm


Erdem Beyazıt

Aşkın Bilançosu

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

I
Gidersin; yağmurlarda kırık kalır mızrabım.
Gidersin; ardından dilsiz bir ihanet gider.
Gidersin, her şey gider.
Gidersin, kalbimde bir tabur ayaklanır,
İlgilenmez ordular, hükümetler…

Gidersin; işte rezil bir an’dır bu.
Yazdıkça silinen sözcükler gibidir hayat.
Gidersin; bir hazin dramdır bu!

/Kanmadım aynalara sana kandığım kadar,
İçimde bir boşluk sana yandığım kadar…/

II
Bugün hasretin kırlarında dolaştım;
Senin adınla,
Aşkın adıyla
Savrulup aktım o ırmaklardan.

Irmakları çöllerle,
Çölleri denizlerle,
Denizleri düşlerle buluşturdum…
Sustum kaldım sonra günleri savuşturdum...

/Ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni;
Simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm,
Dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni?/

III
Sen olmayınca sesin de yoktu, gözlerin de;
Bu yüzden odama resmini yaptım,
Ve söküp kalbimi yanına astım.

Sensiz geçen yılları da ben buruşturdum.

Kalbim hasretinde asılı kaldı,
Yetim kalmış anıları ben tokuşturdum…

IV
Daha bu solgun günlerde aşk,
Yaşanır
Sözde!

Kalp,
Yitik bedende;
Yağmur değil, sanki efkâr yağıyor kente…

/Kanmadım aynalara sana kandığım kadar,
İçimde bir boşluk sana yandığım kadar.../


Yılmaz Odabaşı

Marjinal Aşk

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

İkisi de çok sevmişti kızı,
İkisi de birbirinden hayran…
Biri İstanbul biri Süleyman
Kız ikisini de sevemedi.

Sonra özgür bıraktılar kızı,
Arkasına bakıp son kez güldü.
İstanbul sınırlarında öldü;
Kız fazla uzağa gidemedi.
Hem sevemedi hem gidemedi…

Süleyman Aras

Sil Baştan

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Aldım başımı geldim yine:
Eski rüzgârlardan arta kalmış kendimle
Denilmiş ve denilecek bütün sözlerimle
Martılar konuyorken inmiş süngüme,
Aldım başımı geldim yine.

Kül vaktinde doğup yeniden ölmeye…
Titrek alevlerin yaktığı seslerimle
Düşüyordum kimselerin gölgelerinde
Yenik sensizliğimde alelacele
Aldım başımı geldim yine.

Yeniden alıp başımı gitmeye...

Kenan Bıyıklı

Mavidir

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Bugün heç bilmirem.
Ne üçün,
Neden,
Sema da mavidir,
Toprak da mavi.
Görürem dünyanı başka rengde men,
Ağaç da mavidir,
Yaprah da mavi.

Esir haradansa serin külekler,
Dağdan mavi mavi
Duman sürünür…
Mavi kepenekler,
Mavi çiçekler,
Mavi çemenlerde gaşeng görünür.
Sulara yel deyir,
Sular titreyir
Yerin de menim tek böyük sırrı var
Sanki efsânevî, nağmeler deyir,
Mavi sahillere,
Mavi dalğalar.

Rengi bambaşkadır
Çölün, düzün de.
Mavi şafaklardır çilenen yere.
Uçur göyüzünde
Bu mavi günde
Mavi teyereler maviliklere.

Men belke bilirem:
Ne üçün,
Neden,
Dünyanın gündüzü mavileşipdir?
Belke de sen mavi
Geyindiğinden
Yerüzü
Göyüzü
Mavileşipdir.

Ele bil senin tek bezenip âlem?
Sema da, toprak da
Sanki mavidir!
Belke boşbahtların hoşbahtı menem,
Belke seadetin rengi mavidir.


Nebi Hazrî

Bir Araya Gelemeyiz

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Yüce dağlar bizi bizden ayırmış,
Arkasını göremeyiz sevdiğim.
Ferhat bir zamanlar delmiş diyorlar;
Dağ bir değil! Delemeyiz sevdiğim.

Baban maaşıma harçlık diyormuş,
Anan on binlerce başlık diyormuş,
Kısacası bu iş olamıyormuş,
Bir araya gelemeyiz sevdiğim.

Dağ bir değil demiş idim önceden,
Bilen bilir, payın alır bu sözden,
Dünya şahit olsun biz bu gidişle(n),
Ahrette de gülemeyiz sevdiğim.

Tanrım ahrette de varsa bu dağlar,
İçim yanar, bağrım yanar, kan ağlar.
Dört kitabın hangisine bu sığar?
Bunlar sırdır bilemeyiz sevdiğim.

Karasevda yazılmıyor kâğıda,
Günler asır gibi gelir Nihad'a!
Ölüm bu hayattan iyi olsa da
Elde değil ölemeyiz sevdiğim!


Nihat Dalay

Otuz Beş Yaş

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir:
Gittikçe artıyor yalnızlığımız

Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.

N'eylesin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla tasında.


Cahit Sıtkı Tarancı

Umut ve Korku

Ekleyen: Süleyman Aras / Şair

Umut dallarda uzarken
Korku köklerde büyüyor.
Sanma taşıyacağından fazla bu yük!
Buzdağı gibi hayat bir bütün;
Fakat buzdağının altı üstünden büyük.
Yine de umut, umut hep umut...
Aşağıda, köklerde büyümezse korku,
İnsan bilmez, büyütemez umudu,
Etrafına bir bak;
Kökünde korku olmayan tüm ağaçlar kurudu.
Korku köklerde büyüyor;
Umut dallarda uzarken...

Süleyman Aras